Amok Koşucusu (Stefan Zweig)

Amok Nedir?
Bu kitap adını Uzakdoğu’da bir tür cinnet halini anlatmak için kullanılan “Amok” tan alır. Bu haldeki kişi elindeki delici, kesici aletle etrafa zarar vererek durmadan koşar.

Kitap, bir transatlantik kazası ile başlar. Kitapta, bu kaza yaşanmadan önce, gemide yolcu olan birinin yaşadıklarını anlatması yer alır.
Gemide kamarasında durmaktan sıkılan hatta duramayan bu yolcu, güvertede sakin bir yer bulur. Acele ile bilet aldığı için küçük, basık, makina dairesine çok yakın ve küçük bir penceresi olan kamara denk gelmiştir.Çok ses gelir, havası yoğun ve boğucudur.
Güvertede gökyüzünü izler, ne kadar da büyüleyici gözüktüğünü farkeder.Bu sırada bir öksürük ile yalnız olmadığını anlar. Karşı tarafta biri oturuyordur. Bir süre orada oturduktan sonra kamarasına gitmeye karar veren yolcuya arkasından seslenir, o farkettiği kişi. Onu gördüğünü kişisel sebeplerden ötürü kimseye söylememesini ister. Sonraki gece, tekrar güverteye çıktığında o adamla karşılaşır. Daha sonra bu adam, yolcuyla konuşmaya başlar.
Güvertede gördüğü bu esrarengiz adam, aslında bir doktordur. Hollanda hükümeti için çalışan doktor, on yıllığına Hindistan ‘da görevlidir. Küçük bir kasabada çalışan doktorun yanına bir gün İngiliz bir kadın gelir. Kendisi evlilik dışı hamile kaldığını ve doktorun hamileliği sonlandırmasını ister. Doktorun başarısını duyup gelmiştir. Doktor, kadını fazla kibirli bulmuştur, kendisine rica etmeyince konuyu büyütmüş ve kadını reddetmiştir. Aslında kadının genel havasından etkilenmiştir. Bu beğenisine karşılık bulamayınca da işlemi gerçekleştiremeyeceğini söyler.
Kadın hızla oradan uzaklaşır. Doktor, çok pişman olup tıpkı bir Amok gibi kadını aramaya koyulur. Kadının sekiz saatlik mesafede yaşadığını öğrenir. Her şeyini evinde bırakıp, öylece kadının evine yönelir. Ne yazık ki kadın onunla görüşmez.(Bu arada doktor, tüm malvarlığından(kasabadaki) , evdeki eşyalarından vazgeçmenin yanı sıra burayı terk ederek emeklilik hakkını da yitirmiştir.) Birkaç gün içinde kadının uzakta bulunan kocası gelecek ve kendi ülkelerine temelli dönüş yapacaklardır. Kadının yanında bu olaylar sırasında oğlu vardır. Zamanı kısıtlıdır kadının.
Doktor, birkaç kere daha yardım edeceğini söylemek için eve gider ancak kadınla yine görüşemez.
Kaldığı otelin kapısı kadının uşak tarafından çalınır. Kadına Çin mahallesinde çok kötü şartlarda kürtaj yapılmıştır ve çok kanaması vardır. Doktor, hemen oraya gider ve kadını eve götürür. Ancak yapacak fazla bir şey yoktur. Kadın hayatını kaybeder. Ölmeden önce, doktordan bu sırrın duyulmaması için elinden geleni yapmasını ister. Doktor da eve gelen kadının kendi doktoruna normal bir ölüm şekli olarak rapor tutturur. Karşılığında her şeyi bırakıp ülkesine dönecektir. Nihayet kadının kocası gelmiştir, cenazeyi ülkesine götürecek ve otopsi yaptıracaktır. Tabut gemiye yüklenir. Tesadüf ki doktor da aynı gemidedir ve kadının kocasından saklanmaktadır. Doktor, kadının tabutu orada olduğu için, insanlara, onların hareketlerine, mutluluklarına tahammül edemediği için onları görmeye dayanamaz, köşelerde saklanır. Doktor, kamarasına gider, sonraki günler yolcu onu görmez.
Yolcu, gemi ilerlerken meydana gelen kazanın neden olduğunu, okuduğu gazetelerden yola çıkarak anlamıştır. Doktor, kadının tabutu geminin güvertesinden bir bota indirilecekken yukarıdan atlayarak, tabutu, tabutu taşıyanları ve kadının kocasını denize düşürür. Taşıyıcıları ve kadının kocası güçlükle kurtarılır. Tabut, denizin dibine batmış, kurşundan olduğu için çıkartılamamış, bir adamın cesedi de birkaç gün sonra karaya vurmuştur.